Professional
New member
TBMM Lideri Mustafa Şentop ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) Bağımsız Daimi İnsan Hakları Kurulu’nun Türkiye ziyareti kapsamında İstanbul’da düzenlediği “Müslümanlar Karşılaştıkları İnsan Hakları İhlalleri” bahisli seminere görüntü ileti gönderdi.
TBMM Lideri Şentop, “Uluslararası siyasetin değerli kırılmalar yaşadığı bir devirden geçiyoruz. Yeryüzünün rastgele bir noktasında yaşanan ve rastgele bir ferdin etkilendiği gelişmelerin bir öteki yeri ve insanları daha evvel hiç olmadığı kadar etkileyebildiği, ilgilendirdiği yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Artık yalnızca kenar Dicle’de kurdun kaptığı koyuna karşı değil, Sakarya’dan Nil’e, Tuna’dan Kongo ırmağına kadar dünyanın dört bir tarafındaki kuzulardan sorumluyuz” dedi.
“HUKUK DEVLETİNİN EN ÖNCELİKLİ VASFI VE VAZİFESİDİR”
Şentop, “İnsaniyet olarak eşsiz bir biçimde imtihana tabi tutulduğumuz farklı bir vakti deneyim ediyoruz. Üst üste yaşanan savaşlar, iç çatışmalar, terör hücumları, ekonomik krizler, sistemsiz göç dalgaları, salgınlar, iklim ve etraf sıkıntıları üzere daha birçok hadiseler büyük insani krizlere meydan verdiği üzere bizleri toplumsal kimi sınamalarla da karşı karşıya bırakıyor. İktisattan güvenliğe, eğitimden sıhhate hayatın her alanında önemli yansımaları olan bu hadiseler, yeni paradigmalar, hassasiyetler, kırılganlıklar, ayrışmalar ve kutuplaşmaları ortaya çıkardı. Var olanları da daha derinleştirdi. Fakat ortaya çıkan kuvvetli kutuplaşma ve sorunlar maalesef demokrasiyi ayakta tutan kurumlara da ziyan veriyor. Müsamaha, çoğulculuk ve bir arada yaşama üzere prensiplerin aşılmasına sebep olur. Kutuplaşma bununla birlikte toplumun tamamına yayılarak günlük etkileşimleri ve bağlantıları zehirleyecek kadar insan ömrünü etkileyebiliyor. Dünyada İslam düşmanlığı, yabancı zıtlığı ve ırkçılık giderek ve maalesef yükseliyor. Maalesef bu durum hastalıklı bir toplumsal olay olmanın ötesinde devlet siyasetlerinde da yer buluyor. Son 20 yılda en yaygın ırkçılık biçimlerinden biri haline gelen İslam düşmanlığının tezahürlerine, bütün coğrafyalarda kamuda ve devlette toplumsal ve klasik medyadan akademiye, memleketler arası kuruluşlardan yargı organlarına kadar bütün mecralarda şahit oluyoruz. Unutulmamalıdır ki insanların dinini ya da inancını söz etme özgürlüğü en temel insan haklarından biridir. Ve fertlerin temel hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınması hukuk devletinin birinci öncelikli vasfı ve vazifesidir” diye konuştu.
“HAKLARINI GASP EDEN UYGULAMALAR YÜRÜRLÜĞE KONULMAKTA”
Mustafa Şentop, ” Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ve on iki adalarda yaşayan Türk okulunun Lozan Antlaşması ve Kozmik İnsan Hakları normları hisözüne temel hak ve özgürlüklerden yıllardır yoksun bırakılması, baskıcı siyasetler ve ikili standartlar sebebiyle sosyoekonomik kalkınmaların engellenmesidir. Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türk azlığının etnik kimlikleri inkar edilerek eğitim haklarını gasp eden uygulamalar yürürlüğe konulmakta. Kendi vakıfları üzerinden tasarruf imkanları kısıtlanmakta ve ömrün her alanında ayrımcı bir mevzuata tabi tutulmaktadırlar. Yunanistan’da Müslüman azınlık haklarının hiçe sayıldığı bu çağ dışı uygulamalara karşı İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri olarak kuvvetli biçimde reaksiyon göstermemiz ve Müslüman Türk kardeşlerimizle dayanışma serinlenmeye devam ederek müftüleri dinlememiz büyük ehemmiyet taşımaktadır. Emsal biçimde Kıbrıs’ta tahlile evet diyen Müslüman Kıbrıs Türk halkının hiç bir hukuksal yeri olmayan insan haklarıyla bağdaşmayan izolasyonlara maruz bırakıldığını hepimiz biliyoruz. Kıbrıs Türk halkının dış dünyayla entegrasyonu engellenmekte, ulaşım, eğitim, spor üzere temel hakları bile yok sayılmaktadır. Kıbrıs Rum tarafı adanın ortak sahibi Kıbrıs Türkleriyle iktidarı ve refahı paylaşmak istememektedir. Bu sebeple Kıbrıs sıkıntısına yıllardır devam eden müzakerelerde tahlil bulunamamıştır. Müslüman Kıbrıs Türk halkı ise tahlil için her vakit âlâ niyetle çaba göstermiştir. Müslüman Kıbrıs Türkleriyle temaslarımızı ve bağlarımızı geliştirmek ve onların İİT faaliyetlerine iştirakini desteklemek gerek. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin davetleri, gerekse İİT’nın karar ve bildirileri çerçevesinde hepimizin yükümlülüğüdür. Bu bağlamda başta BM olmak üzere memleketler arası topluluğun ve insan haklarının tayinini ve kontrolünü elinde bulundurduğu savındaki öteki kuruluşların insan hakkı ihlallerinin ve İslam düşmanlığına karşı reaksiyon göstermelerinin paylaştığımız unsurlara sadakatin gereği olduğuna inanıyoruz. Bu kuruluşları beyanatlarının ve aldıkları kararların gereğini yerine getirmeye ve prestijlerini koruma etmeye davet ediyoruz” sözlerini kullandı.
TBMM Lideri Şentop, “Uluslararası siyasetin değerli kırılmalar yaşadığı bir devirden geçiyoruz. Yeryüzünün rastgele bir noktasında yaşanan ve rastgele bir ferdin etkilendiği gelişmelerin bir öteki yeri ve insanları daha evvel hiç olmadığı kadar etkileyebildiği, ilgilendirdiği yeni bir gerçeklikle karşı karşıyayız. Artık yalnızca kenar Dicle’de kurdun kaptığı koyuna karşı değil, Sakarya’dan Nil’e, Tuna’dan Kongo ırmağına kadar dünyanın dört bir tarafındaki kuzulardan sorumluyuz” dedi.
“HUKUK DEVLETİNİN EN ÖNCELİKLİ VASFI VE VAZİFESİDİR”
Şentop, “İnsaniyet olarak eşsiz bir biçimde imtihana tabi tutulduğumuz farklı bir vakti deneyim ediyoruz. Üst üste yaşanan savaşlar, iç çatışmalar, terör hücumları, ekonomik krizler, sistemsiz göç dalgaları, salgınlar, iklim ve etraf sıkıntıları üzere daha birçok hadiseler büyük insani krizlere meydan verdiği üzere bizleri toplumsal kimi sınamalarla da karşı karşıya bırakıyor. İktisattan güvenliğe, eğitimden sıhhate hayatın her alanında önemli yansımaları olan bu hadiseler, yeni paradigmalar, hassasiyetler, kırılganlıklar, ayrışmalar ve kutuplaşmaları ortaya çıkardı. Var olanları da daha derinleştirdi. Fakat ortaya çıkan kuvvetli kutuplaşma ve sorunlar maalesef demokrasiyi ayakta tutan kurumlara da ziyan veriyor. Müsamaha, çoğulculuk ve bir arada yaşama üzere prensiplerin aşılmasına sebep olur. Kutuplaşma bununla birlikte toplumun tamamına yayılarak günlük etkileşimleri ve bağlantıları zehirleyecek kadar insan ömrünü etkileyebiliyor. Dünyada İslam düşmanlığı, yabancı zıtlığı ve ırkçılık giderek ve maalesef yükseliyor. Maalesef bu durum hastalıklı bir toplumsal olay olmanın ötesinde devlet siyasetlerinde da yer buluyor. Son 20 yılda en yaygın ırkçılık biçimlerinden biri haline gelen İslam düşmanlığının tezahürlerine, bütün coğrafyalarda kamuda ve devlette toplumsal ve klasik medyadan akademiye, memleketler arası kuruluşlardan yargı organlarına kadar bütün mecralarda şahit oluyoruz. Unutulmamalıdır ki insanların dinini ya da inancını söz etme özgürlüğü en temel insan haklarından biridir. Ve fertlerin temel hak ve özgürlüklerinin garanti altına alınması hukuk devletinin birinci öncelikli vasfı ve vazifesidir” diye konuştu.
“HAKLARINI GASP EDEN UYGULAMALAR YÜRÜRLÜĞE KONULMAKTA”
Mustafa Şentop, ” Batı Trakya Müslüman Türk azınlığı ve on iki adalarda yaşayan Türk okulunun Lozan Antlaşması ve Kozmik İnsan Hakları normları hisözüne temel hak ve özgürlüklerden yıllardır yoksun bırakılması, baskıcı siyasetler ve ikili standartlar sebebiyle sosyoekonomik kalkınmaların engellenmesidir. Yunanistan’da yaşayan Müslüman Türk azlığının etnik kimlikleri inkar edilerek eğitim haklarını gasp eden uygulamalar yürürlüğe konulmakta. Kendi vakıfları üzerinden tasarruf imkanları kısıtlanmakta ve ömrün her alanında ayrımcı bir mevzuata tabi tutulmaktadırlar. Yunanistan’da Müslüman azınlık haklarının hiçe sayıldığı bu çağ dışı uygulamalara karşı İslam İşbirliği Teşkilatı üyeleri olarak kuvvetli biçimde reaksiyon göstermemiz ve Müslüman Türk kardeşlerimizle dayanışma serinlenmeye devam ederek müftüleri dinlememiz büyük ehemmiyet taşımaktadır. Emsal biçimde Kıbrıs’ta tahlile evet diyen Müslüman Kıbrıs Türk halkının hiç bir hukuksal yeri olmayan insan haklarıyla bağdaşmayan izolasyonlara maruz bırakıldığını hepimiz biliyoruz. Kıbrıs Türk halkının dış dünyayla entegrasyonu engellenmekte, ulaşım, eğitim, spor üzere temel hakları bile yok sayılmaktadır. Kıbrıs Rum tarafı adanın ortak sahibi Kıbrıs Türkleriyle iktidarı ve refahı paylaşmak istememektedir. Bu sebeple Kıbrıs sıkıntısına yıllardır devam eden müzakerelerde tahlil bulunamamıştır. Müslüman Kıbrıs Türk halkı ise tahlil için her vakit âlâ niyetle çaba göstermiştir. Müslüman Kıbrıs Türkleriyle temaslarımızı ve bağlarımızı geliştirmek ve onların İİT faaliyetlerine iştirakini desteklemek gerek. Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri’nin davetleri, gerekse İİT’nın karar ve bildirileri çerçevesinde hepimizin yükümlülüğüdür. Bu bağlamda başta BM olmak üzere memleketler arası topluluğun ve insan haklarının tayinini ve kontrolünü elinde bulundurduğu savındaki öteki kuruluşların insan hakkı ihlallerinin ve İslam düşmanlığına karşı reaksiyon göstermelerinin paylaştığımız unsurlara sadakatin gereği olduğuna inanıyoruz. Bu kuruluşları beyanatlarının ve aldıkları kararların gereğini yerine getirmeye ve prestijlerini koruma etmeye davet ediyoruz” sözlerini kullandı.